Hayal gücünün ne denli güçlü bir tesir yarattığını ve yoğunlaşmanın zirve noktasına nasıl ulaştığını, veba salgını örneğinde görebiliriz. Hayal gücü, veba salgınında havanın hasta ettiği insanlardan çok fazlasını zehirlemektedir. Hayal gücüne karşı hiç bir panzehir (mithridate) veya kurtarıcı araç, çare etmemiştir.
Yaratılan hayal, beyinden silinmediği ve hafızayı terk etmediği takdirde hiç kimsenin ve hiç bir şeyin yardımı dokunamamıştır. Hayal gücü öyle hızlı bir koşucudur ki, evden eve, sokaktan sokağa uçarcasına gitmekle kalmaz, şehirden şehre, ülkeden ülkeye son hızla uçar. Hayal gücü, tek bir insanın, veba hastalığını yıldızı parlayan bir şehre veya ülkeye bulaştırmasına ve az sonra vereceğim örnekten de belli olduğu gibi binlerce insanı öldürmesine yetmiştir.
Birbirini çok seven iki (erkek) kardeş olduğunu varsayalım. Teki Fransa’ da yaşıyor, diğeri İtalya’ya çıktığı yolculuk esnasında yarı yolda vebadan hayatını kaybediyor. Fransa’ daki kişi, kardeşinin İtalya’ da vebadan öldüğünü haber alıyor. Aldığı bu ölüm haberiyle son derece korkmuş durumdayken, kardeşinin ölümüne dair hayali görüntüler, kan ve bedeninin içerisine kalıcı ve onlardan kurtulması imkansız bir şekilde nüfuz ediyor. Hayal (imaj, hayalde canlandırma), onda tutuşuyor ve ateşi uzun sure canlı kalıyor.
Benzer bir süreç, altın ve gümüş metalinin değerlilik testi sırasında gözlemlenebilir. Altın ve gümüş, tekrar parlayana dek renklerini atarlar (diğer metallerin kirliliklerinden kurtulmadan önce parlamazlar). Hayal gücü de aynı şekilde tutuşur, canlanır, akkor olana dek ısıtılır, sonrasında tıpkı rahme giren ve o anda dölleyen tohumlar misali beşeri kaba girer. Veba da buna benzer bir şekilde tüm şehir veya ülkeye yayılana dek bir insandan diğerine geçer.
Bu nedenle hastalıktan uzakta durmak gerekir ve uzaklaşma gereği, sadece kirli, bulaşıcı havadan dolayı değildir – çünkü bazı cahillerin, havayı zehirlediği yönündeki söylemi yanlıştır- zihne bulaşabilecek veba belirtilerini görmemek içindir. Benzeri (ölüm) haberleri alan kişileri yalnız başına bırakmamak gerekir, kendilerini sessizce düşüncelere ve kuruntulara terk etmelerini, zihinsel hayallere kaptırmalarını önlemek gerekir.
Onları teskin etmeli, olumsuz imajinasyon ve hayalleri zihinlerinden çıkarmalı, sevinç ve neşeyle, eğlendirmeye çalışmalıdır. Ve hiç kimse bunların sırf masal ve hikaye olduğunu söylemesin, çünkü iç karartıcı hayal gücünü iyileştirecek bir ilaç bulmak neredeyse imkansızdır. Hayal gücü, tıpkı hemen bulaşan, yapışan ve kolayca tutuşabilen reçineye benzer, bir tutuştu mu bir daha zor söner.
Dolayısıyla bu tip insaları vebadan kurtarmak için öncelikle hastalığa dair hayal güçleri söndürülsün, sökülsün ve uzağa atılsın. Bu anlatılan, hayalin sahip olduğu gücü ve tecellilerini yansıtan bir örnekti. Diğer örneğe geçmeden once, hayal gücünün yalnızca veba salgını zamanlarında etki etmediğini, savaş dönemle rinde de birçok can aldığını söylemeliyim. Kimbilir kaç kişi savaş sırasında vurulma korkusuna yenik düştüğü için hayatını yitirdi. Bu kişilerin ölümlerinin sorumlusu hayal güçleriydi. Hayal güçleri, onlara son dakikalarına değin eşlik etti. Başka bir deyişle, korkuları o kadar büyüktü ve her bir atış sesiyle o denli dehşete düşürürdü ki, düşündükleri tek şey nasıl yaralanacaklarıydı. Böylelerini, cesaretle düşmana saldıran korku nedir bilmez yiğitlere göre çok daha erken öldürürler. Cesur askerler ne vurulmaktan ne de yaralanmaktan korkarak zafere dair büyük bir inanç duyarlar ve zafere diğer askerlerden çok daha fazla güvenirler. Bunlar en cesur ve hakiki kahramanlardır.
Kimbilir kaç kaleyi, sarayı, şehir ve ülkeyi fethettiler, kazandılar ve halklarını itaat ettirdiler! Ancak ister önemli isterse önemsiz olsunlar, ister asil (aileye mensup) isterse de alt tabakaya mensup bulunsunlar, bir şövalye, kont veya diğer bir kişi olsunlar; korkuya kapılan tüm insanlar, düşmana gitmeleri ve daha da beteri, ondan bağış dilemeleri durumunda metelik etmezler.
Bu yüzden yalnızca iyi bir asker olmak isteyen, şövalye ünvanını hak etmek isteyen veya savaşta başka bir madalyayı kazanmayı dileyen kişiler, zihinlerini ve hayal güçlerini Jül Sezar gibi veya diğer birçok Romalı asker ismi gibi, cesur ve etkili bir askeri lider veya komutana odaklasınlar.
Asker bu şekilde davrandığı takdirde, eğer hayal gücünü kullanmayı da bilirse, ruhen güçlenecek ve tüm kahramanlıkları yapabilecek ve bu sayede sadece harika bir asker olmakla kalmayacak, tüm arzuları gerçekleşecek: istediği şeref payelerini kazanabilecek. Hayal gücününü önemseyen ve ona dikkat eden bir çok kişi bu olayı yaşadı ve büyük ödüller, madalyalar ve zengin likler elde etti.
Fakat bazıları itiraz edeceklerdir. Şansın, gücün ve çabanın, onların yükselişine öncülük ettiğini, ayrıca bazı kişilerin, üzerlerinde, vurulumaktan ve yaralanmaktan koruyan bir takım otlar, kökler ve taşlar taşıdıklarını söyleyeceklerdir.
Bu şeylerin, diğer her şeyden üstün ve hakim olan hayal gücünün birer arkadaşı ve ortağı olduğuna dair sizi temin ederim. Gerçekten de somut olarak tehlike anında tüm düşmanlardan ve saldırılarından koruyan ve insanı yaralanmaktan alıkoyan bunun gibi araçlar olduğunu ben de kabul ediyorum. Bunda hemfikirim. Yine de inanç olgusu, tüm bunların teminatı ve tasdiğidir, çünkü inanç yoksunluğunda hepsi de biçare ve faydasız bir eşyadan ibaret olmaktadır.
Kaynak:
MAJİK ARHİDOX/ I, II
Simya ve Maji
PARACELSUS