Şimdiki konumuz, fırtınaların ilk kaynağı ve onları uzaklaştırma yöntemleridir. Bunun yanında gökgürültüsü, şimşek ve doludan nasıl ve hangi araçlarla korunabileceğimizdan da bahsedeceğiz.
Fakat ilk once, tüm fırtınaların dört ana rüzgardan çıktıklarını; doğu, güney, batı ve kuzey rüzgarlarından oluştuklarını söylemeliyiz. Hava ve semanın içinden fırtınalar oluşmaz ama az evvel saydığımız dört kaynaktan oluşabilir. Bu hususa son derece dikkat ediniz. Evini, tarlasını, bahçesini, toprağını ve diğer varlıklarını şimşek, dolu ve fırtınalardan korumak isteyen kişi öncelikle bu meseleyi kavrasın ve bu vesileyle alt doğayı üst doğaya nasıl hakim yapacağını öğrensin.
Fırtınaların kaynağı, ruhların fenomeninden başka bir şey değildir, onları önceleyen şimşek ve parlaklık ise, mevcudiyetlerinin işaretidir. Bu işaretler, fırtınanın tehlikeli olup olmadığını kesin bir şekilde gösterirler ve bunları gözlemleyerek fırtınanın niteliğini tespit edebiliriz. Bir yabancı, bilmediği bir eve konuşmadan giremiyorsa, bu ruhlar da seslerini duyurmadan görünür olmazlar.
Ancak sesleri, gökgürültüsüdür ve görüldüğü üzere onu hemen bir şimşek çakması izlemektedir. Bir yabancı da tanımadığı bir eve girerse (ki bu iyi bir şeye işaret etmez) ya onu mahkemeye verirler ya da eve bir zarar getirir. Göksel sağanağı da benzer bir şekilde değerlendirmeliyiz. Ne denli yoğun ve ani bastırırsa o kadar tehlikelidir, genellikle de gökgürültünün yankılanması eşlik etmektedir. İstenmeyen bir yerde yakalanmamak, zarara uğramamak ve herhangi bir hasar almamak için herkes kendini korumayı bilmelidir.
Çan sesinin, özellikle de büyülerin celp ettiği ve ruhları havada dalgalandırdığı fıtrınalardaki işlevini reddetmesem de, bu sesin gök gürültüsü ve dolu üzerinde herhangi bir gücü ve tesiri yok. Hakikaten de ruhlar sessizliği ve huzuru seviyorlar, çan veya borazan sesi gibi yüksek gürültüler, fırtınaları kısmen zayıflatırlar ve uzaklaştırabilirler. Ancak keşiş ve rahiplerin bazen kendi hayatları pahasına öğrendikleri gibi, gökgürültüsü ve doluda herhangi bir faydaları yoktur.
Bunlar, cahil ve sıradan insanları, kutsal sularla arındırılan yerlerin, gökgürültüsü ve doludan korunacağına dair ikna ederek yalan söylediler; kutsal mumları yakmakla, palmiye dallarıyla veya kendileri tarafından kutsanmış herhangi bir otla, tütsü veya mür kokusuyla halkı kandırdılar. Hey, sen aptal ve mantıksız rahip veya manastır keşişi – şimdiye dek bunlardan habersiz ve anlamaz bir kişi – tütsülerin ruhları kovmadığını, onlara haz verdiğini ve bu kokulara kötü kokulardan daha da hızla çekildiklerini bilmelisin (iyi veya kötü ruh fark etmez). Ancak buhur ve mür yerine assa fetida tütsülersen, hem iyi hem de kötü ruhları çıkartabilirsin. Sonuçta buhur ve mür gibi hoş kokular, ruhlara verilen ve bu suretle onları kendimize çektiğimiz birer adaktır. Ama bu konuda bu kadar konuşmamız yeter.
Şimdi yazmayı istediğimiz konuya geri dönelim. Bir yeri, gök gürültüden ve doludan nasıl koruyacağız? Koruyucu araçların, evin, bahçenin, tarlanın ortasına konulmasının fayda etmeyeceğini bilin. Onları dört ayrı köşeye yerleştirin: doğu, batı, güney ve de kuzey yönlerine.
O zaman bu yer, tıpkı dört kolona yaslanan bir bina gibi olacaktır; ortasında tek bir kolonu olan ve rüzgarlardan, ruhlardan hemen yıkılabilen binadan çok daha güçlü bir şekilde korunacaktır. Sonra şuna dikkat edin: tüm koruyucu ve önleyici araçlar ve hatta dört kolon, basit araçlardır, her biri kendi başına muhafazaya yeterlidir ve konuştuğumuz güçlere karşılık verecek kadar güç, kudret ve tesire sahiptir.
Onlardan başka, özellikle de uygun tesirlerin olduğu (göksel cisimlerin elverişli tesirlerinin olduğu) zamanlarda toplanmışlar ise misk otu, sarı kantaron, Cezayir menekşesi, kırlangıçotu, kök, gök çıbanotu ve diğer birçok bitki, ot ve kökler faydalı araçlardır. Mercan, cıva ve ayrıca yukarıda bahsini ettiğimiz sembollerin çizilmiş veya yüzey üzerine işlenmiş halleri gibi çok daha güçlü araçlar da vardır. Bu üç araç, her tür büyü çeşidine, cadı sihrine ve hatta Şeytan’a karşı etkin olan en büyük sırrı barındırırlar. Son çare durumunda onlara güvenebiliriz.
Kaynak:
MAJİK ARHİDOX/ I, II
Simya ve Maji
PARACELSUS