Yaratılışın Üçüncü Gününde, Tanrının baş meleği aynı zamanda Şafağın (‘Helel ben Shahar‘) oğlu olan Lucifer, Aden Bahçesi’nde göz kamaştırıcı mücevherler arasında gezintiye çıktı. Vücudu yakut, topaz, ay taşı, san yakut, oniks, yeşim, lacivert taşı, firuze, zümrütle, çeşit çeşit değerli taşların ışığı ile parıldıyordu. Kakma ve oyma işler hep saf altındandı. Tanrı tarafından bütün halkların koruyucusu olarak görevlendirilen Lucifer, bir müddet son derece ihtiyatlı ve saygılı davrandı.
Ne var ki çok geçmeden gururu sarf ettiği cümlelere yansıdı. “Bulutların ve yıldızların üzerine çıkacağım; ilahların toplandığı dağda, Safon’ da tahtımı kuracağım ve kendimi Yüceler Yücesiyle eşit kılacağım” dedi. Lucifer’in bu hırsını gözleyen Tanrı, onu Aden Bahçesi’nden Yeryüzüne, Yeryüzünden de Şeol’a indirdi. Yere düşerken bir yıldırımı andıran Lucifer, sonunda bir kül yığınına dönüştü ve Ölüler Diyarı‘nda, Ölüm Çukuru‘nun dibindeki ruhu hiç durmaksızın bir yandan öbürüne sallanıp durdu.
lşaya (işaya) xıv. Babil Kralının önceden bildirilen yok oluşu, Helel ben Shahar’ın yok oluşu ile karşılaştırılmaktadır:
Ey parlak yıldız, seherin oğlu,
Göklerden nasıl da düştün!
Sen ki milletleri devirirdin,
Nasıl da yere yıkıldın!
Ve kendi yüreğinde derdin: Göklere çıkacağım,
“Tahtımı Tanrının yıldızları üzerine
yükselteceğim;
Ve Şimalin sonlarında
Cemaat dağında oturacağım:
Bulutların yüksek yerleri üzerine çıkacağım,
kendimi Yüce Tanrı gibi edeceğim.
Fakat ölüler diyarına,
Çukurun en derinine indirileceksin.
Bu kısa referans, söylencenin tamamının anlatılmasına gerek olmadığı kadar bilindik ve yaygın olduğu anlamına gelir, zira İşaya, başmeleğin, rakiplerine öfke duyan Tanrı (burada Elyon ‘En Yüksek’ olarak adlandırılmıştır) tarafından cezalandırılışının bütün detaylarını vermez. Hezekiel (xxvııı. ıı-ı9), her ne kadar Lucifer ismini kullanmasa da Sur Kralına yapılan kehanette daha açık ve sarihtir:
Rab bana şöyle seslendi: “insanoğlu Sur Kralı için bir ağıt yak.
Ona diyeceksin ki ‘Egemen Rab şöyle diyor:
Kusursuzlukta örnek biriydin,
Bilgeliğin ve güzelliğin eksiksizdi.
Sen Tanrının bahçesi Aden’deydin.
Yakut, topaz, aytaşı, sarı yakut, oniks, yeşim,
Laciverttaşı, firuze, firuze, zümrütle,
Çeşit çeşit değerli taşlarla bezenmiştin.
Kakma ve oyma işlerin hep altındandı.
Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı.
Meshedilmiş, koruyucu bir Kerııv olarak
Seni oraya yerleştirdim.
Tanrının kutsal dağındaydın.
Yanan taşlar arasında dolaştın.
Yaratıldığın günden,
Sende kötülük bulunana dek,
Yollarında kusursuzdun.
Ticaretinin bolluğundan,
Zorbalıkla doldun
Ve günah işledin.
Bu yüzden kirli bir şey gibi,
Seni Tanrının Dağı’ndan attım.
Yanan taşların arasından kovdum.
Ey koruyucu Keruv,
Güzelliğinden ötürü,
Gurura kapıldın,
Görkeminden ötürü
Bilgeliğini bozdun. ·
Böylece seni yere attım,
Kralların önünde seni yüz karası yaptım.
işlediğin pek çok günah
Ve ticaretteki hileciliğin yüzünden
Kutsal yerlerini kirlettin.
Seni yakıp yok edecek,
Bir ateş çıkardım içinden,
Bütün seyredenlerin gözü önünde
Seni yeryüzünde küle çevirdim .
. Seni tanıyan bütün milletler sana şaştı,
Sonun korkunç oldu.
Bir daha var olmayacaksın.'”
Hele! ben Shahar esas olarak, gün doğumuna meydan okuyan gururlu gezegen Venüs’ ün kendisidir. Basit bir İbrani alegorisi olan bu söylence, Phaethon’un yok oluşunu anlatan mit ile ilişkilendirilmiştir. Söz konusu hikayede Phaethon, babası Helius’ a ait olan güneş-arabasını sürmeye kalkar, ancak ne yazık ki güneşe fazla yaklaşınca yanarak hayatını kaybeder. Her ne kadar Yunan kökenli olsa da bu söylencenin esası, her yıl hükümdarlık tacının halefe bırakılmasını sembolize eden sürücüsüz bir güneş-arabasının şehrin sokaklarında sağa-sola yalpalayarak hızla ilerlediği Babil ülkesine aittir.
Bu tören boyunca tahta bir günlüğüne de olsa veliaht bir çocuk geçmekteydi. Tanrıça İştar’ın (Venüs gezegeninin koruyucusu) gözdesi olan vekil çocuk bu olayın hemen ardından kurban edilmekteydi. Görünen o ki İşaya, bundan dolayı, kralın kendisinin veliahdı gibi aynı ölüm acısını çekmesi gerektiğini önceden bildirmektedir.
Yunan mitolojisinde Apollo’nun oğlu olan Phaethon adaşı, Eos’un (‘Şafak’) oğlu olan Phaethon ile özdeşleştirilmiştir. Hesiod’a göre Tanrıça Aphrodite (İştar) onu, tapınağına gözcülük etmesi için seçmiş ve görevlendirmiştir. Hezekiel’in bahsettiği Sur Kralı, İştar’a ibadet etmekte ve Tanrı Melkarth’ın (‘Şehrin Hükümdarı‘) veliahdı olarak seçilen çocukların canlı canlı yakılarak ölümünü izlemekteydi.
Her ne kadar Eyüp xxxvIII. 7’de ‘sabah yıldızları’ birlikte şarkı söyleyenler şeklinde betimlense de, ‘Helel’ adına Kutsal Metinlerin herhangi bir yerin de rastlanmaz. Buna karşın Helel’in babası olan Shahar’dan (‘Şafak’) ise Mezmurlar’ da (cxxxıx) kanatlı bir tanrı olarak bahsedilir. Ugarit mitolojisi ise Shahar’ı ya da El’in oğlu Baal’ı, Shalem’in (‘Kusursuz’) ikiz erkek kardeşi yapar. Helel’in üzerine çıkmayı arzuladığı Kuzey Dağı (‘Safon’), Tanrının Dağı Safon ile özdeşleştirilebilir. Aynı dağ, Ugarit mitolojisine göre Baal’ın Tahtının üzerinde bulunduğu dağdır.
Buna göre Baal, Mot tarafından öldürüldüğünde kız kardeşi Anat onu buraya gömmüştü. 5800 ayak yüksekliğindeki, şimdilerde Akra Dağı olarak bilinen ve Kuzey-Sami Boğa-Tanrı El’in ‘kutsal birliğinin arasında’ egemenlik kurduğu Safon ya da Zafon, Orontes yakınlarında bulunmaktadır. Hititler Hazzi Dağı adını verdikleri bu bölgeyi, FırtınaTanrısı Teshub, kardeşi Tashmishu ve kız kardeşi İştar’ın, kendilerini yok etme planları hazırlayan korkunç taş-dev (bazı biliminsanlarının çevirdikleri ismiyle ‘diyorit adam’)
Ullikummi’yi görüp saldırmaya başladıkları ve en sonunda yok ettikleri yer olarak yad ederler. Yunanlılar ise bu dağı, canavar Typhon ve bir başka canavar olan kız kardeşi Delphyne’nin evi olan Kasius Dağı olarak isimlendirirdi. Söylencede anlatılanlara göre iki kardeş Zeus’un silahlarını etkisiz kılarak Tanrılar Tanrısını Corycia Mağarası’nda hapsetmeyi başarmıştı. Göklerin efendisi ta ki Tanrı Pan’ın Typhon’u attığı nara ile dize getirip bu esnada Kurnazlık Tanrısı Hermes’in onu kurtarmasına dek, bu mağarada tutuklu kalmıştı.
Orontes, ‘Typhon’ olarak bilinmekteydi. Safon ise, yıkıcı yönü ile tanınan ve Suriye ile Filistin üzerinden gelen Kuzey rüzgarları ile meşhurdu. Tüm bu söylenceler güçlü bir Tanrıya karşı yapılan komplo çabalarını göstermektedir. Sadece İbrani söylencelerinde Tanrının başlangıçtan beri yenilgisinden bahsedilmez.
Yeni Ahit’ de Lucifer, Şeytan ile özdeşleştirilirken (Luka, x. 18; 2 Korintliler xı. 14); Targum da ise Samael ile aynılaştırılmıştır (Targ. ad Eyüp xxvIII. 7).
Kaynaklar:
İbrani Mitleri (Tekvin – Yaratılış Kitabı) [Robert Graves – Raphael Patai]
İşaya XIV. 12-15; 2 Hanok XXIX. 4-5; Luka X. 18; Korintoslulara ikinci Mektup Xl. 14; Septuagint ve Vulgata çevirilerinde İşaya XIV. 12-17; Targum, Eyüp XXVIII. 7